Dünya'mızın her zaman yönetilmesi için bir takım olgulara ihtiyaç duyduğunu biliyoruz.İlkçağlarda toplulukları metafiziksel inançlar bir arada tutuyordu.Bu dönemde yöneticilerin çoğu aynı zamanda içinde bulunduğu topluluğun dinsel inancının da lideri idi.Mesela Mezopotamya'da rahip krallar,Mısır'da firavunlar,Japonya ve Çin'de Güneş Tanrıçası'nın oğlu İmparatorlar v.s. buna örnek olarak verilebilir.Zaman geçtikçe insanlar araştırmacı niteliklerini arttırdı ve çoğu hurafe olan bu yöneticilere karşı isyanlar etti.İlk önemli isyan olarak Martin Luther'in papalık ve katoliklik paradigmasına alternatif olarak çıkardığı Protestanlık varsayılabilir.Tabii bu paradigma(bakış açısı)değişikliklerinin en önemli sebeplerinden birisinin de insanlar arasındaki üretim ilişkilerinin değişmesidir.Bu süreç zarfında da insanlık ümmet(aynı inanca sahip insanlar topluluğu)ve tebaa(farklı uluslardan olup da aynı devlet içinde yaşayan ve monarşi ile yönetilen insanlar topluluğu)olarak yönetilmekte iken Rönesans ve 200 yıl sonra başlayan Aydınlanma Çağı sayesinde ulus kavramını benimsemeye başladılar.Fransız İhtilal'i sayesinde insanlık ulusçuluğu (yani nasyonalizmi)öğrendiler.Artık ekonomik durumu ve sosyal statüsü ne olursa olsun aynı veya birbirine yakın dili konuşan ve aynı toprak parçasında yaşayan tüm insanlar ulus olarak benimsendiler.Napoleon Savaşları ise ulusçuluğu Avrupa ve Güney Amerika'ya yaydı.Bu da din ve hanedan temelli imparatorlukların sonunun başlangıçı oldu.Yalnız Liberte,Egalite,Fraternite(özgürlük,eşitlik,adalet)sloganlı Büyük Fransız Devrimi'nde özgürlük sadece aristokrasiyi devirip kapitalist sınıfını oluşturan burjuvaziye kalırken geniş halk kitleleri yine uzun süre zarfında eşitlik ve adalet olgularına yabancı kaldı.İnsanlığın ilk çağlarındaki(yani ateşin bulunmasından önceki)ilkel komünal düzeni savunan Komünistler 1848 Avrupa Devrimleri'nde Karl Marx ve Friedrich Engels'in hazırladığı Komünist Manifesto'yu yayımlayarak ulus kavramı yerine sınıf kavramını öne çıkararak Dünya'da ki tüm işçi sınıfının birleşerek Dünya Devleti'ni kurmasını savundular.1871 Paris Komünü Hareketi de dünyadaki ilk Komünist Devrimdir.Komünizmin içinde çeşitli akımlar olmasına karşın en büyük taraftar toplayan komünist akım Marksizm oldu.Marksizm'e göre her ülkenin proleterya(işçi)sınıfı kendi egemen sınıfını devirerek iktidarı ele geçirecek ve bu da sanayi en güçlü olan ülkelerde başlayacaktı(yani 19.yüzyıldaki İngiltere ve Fransa'da).Yalnız Marksizm 1917 yılında sanayisi nispeten Batı Avrupa ülkelerinden zayıf olan ve 1.Dünya Savaşı'ndan ağır yaralar alan Rusya'da başladı.Marksizm'in Rusya koşullarına uygun olarak Lenin tarafından uygulanmasına da bolşevizm(yani çoğulculuk)denir.Rusya'da devrim işçi sınıfı ile savaştan ve kıtlıktan bezen köylü sınıfı tarafından oluşturulduğundan ve RSDİP(Rusya Sosyal Demokratik İşçi Partisi yani 1918'deki Rusya Komünist Partisi )içinde 1905 yılından sonra oluşan iki hizipten birinin (diğerinin adı menşevizm''azınlıkçılık'')adı olduğundan Bolşevizm oluşmuştur.
1.Dünya Savaşı'ndan galip olarak ayrılmasına karşın umduğunu bulamayan İtalya'da ve kaybeden Almanya'da ise yoksullar,küçük burjuvalar ve enflasyondan ezilen ücretli kesimler (ki bu kesimler Marksizm'e yabancı olduğundan veya dini inançları nedeniyle karşı olduğundan)Faşizm ve Nasyonal Sosyalizm'e yanaştılar.İki rejimin ortak paydaları ise Enternasyonalist Marksizm'e karşı Nasyonalizm'i savunmaları ve güçlerine başlangıçta daha önce saydığımız gruplardan almalarına karşın egemen sınıflarla daha sonra anlaşıp Kapitalizm'in Liberal(özgürlükçü)olmayan şubeleri olmalarıdır.Özellikle NSDAP'ın (ALMAN NASYONAL-SOSYALİST İŞÇİ PARTİSİ)ilk 20 maddelik programında ki büyük burjuvaziyi yok etme ve eşitlikçi ulusşuluk(ki bir bakıma nasyonal bolşevizmdir.)akımını savunmak yer alsa da Krupp Benz gibi sanayi kapitalizmi ve Junker'ler (büyük toprak soyluları)gibi feodalist gerici topluluklarla işbirliği yaparak devrimci pozisyonlarını terkedip karşı devrimci saflara katılması tarihteki ilginç olaylardan birisidir.
Peki yukarıda bahsedilen iki akımın sentezi olamaz mı.Elbette olabilir çünkü hayat Hegel ve onun öğrencisi Marx tarafından da belirtildiği gibi tez ve anti-tezin bileşiminden oluşan sentezden oluşur.Nasyonalizmde de Bolşevizmde de lokomotif topluluk içerinsinde bulunduğu ülkenin çoğunluğu(yani işçi,köylü ve ücretli)sınıfından oluşur.Dünya'da ezen ve ezilen devletler ve uluslar olduğuna göre ezen ulusların ücretli sınıfının da ezilen ulusların ücretli sınfına günümüze kadar bir yardımda bulunmadığından Türkiye,Rusya,Güney Amerika ve Ortadoğu halklarının Nasyonal Bolşevizm'den başka menfaatini düşünen bir akım bulunmamaktadır.Marksizm'in Rusya'ya artıları olsa da eksilerinin de baya fazla olduğunu bilmekteyiz.Kaldı ki ulusların tek çatı altında toplanması çok ütopik bir hedef olduğundan realist bakış açısıyla düşünmemiz ve ulusların ücretli kesimlerinin kendi ezen sınıflarını devirerek kendi ulusal menfaatlerini düşünmesi gerekir.
Gelecek yazımda da Nasyonal Bolşevizm'in dünyada ki etkisinden bahsedeceğim.
YAŞASIN NASYONAL SOSYALİST TÜRKİYE
YAŞASIN NASYONAL SOSYALİST AVRASYA
AMERIKA DELENDA EST
14 Nisan 2008 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder